• +905309459200
  • memekander@hotmail.com

Category Archive Sekiz Kadından Biri

MEMEKANDER KURULUŞ HİKAYESİ

Kurucu başkanlığını üstlendiğim Memekander’in kuruluş hikayesi 2000 yılı başında benim meme kanseri nedeniyle sol mememi kaybettiğimde başladı.

1987 yılından bu yana gönüllü olarak, yönetimin her kademesinde görev aldığım uluslararası niteliği taşıyan, iş kadınlarından oluşan “Kordon Soroptomist Kulubü”nün bana kazandırdığı;

Bilinç, bilginin gücünü kadın hakları konusunda takip azim ve kararlılıkla deneyimlerimi aktararak faydaya çevirdim.

Meme Kanseri Savaşım Derneği kısa adıyla Memekander Kordon Soroptimist Kulübü ve Ege

Üniversitesi Yüksek Hemşirelik ABD. Rahmetle andığım Prof. Dr. Alev Dramalı Hocam ve ekibinin destekleri ile 27.06.2005’de Bornova İzmir’de kurulmuştur.

Memekander Türkiye’de kurulan meme kanserli hasta ve hasta yakınları ve de sağlıklı gönüllülerden oluşan ilk hasta derneğidir

Memekander; hasta savunuculuğu, meme kanseri farkındalığını ve bilincini toplumda yaymak, kadınlarımızı aydınlatmak amacıyla, hastalar arasında dayanışma bir çatı altında gönüllülük esasıyla bir araya gelmiş resmi iznini 27 Haziran 2005 yılında almıştır. (Kütük no35-042-168)

Hikâyenin başında memelerini kaybeden meme kanserli kadınlara SSK‘nın hak tanımaması üzerine “meme protezi ve askılı sutyen” ücretinin ödenmesi için çalışmalara başladım.

SSK Genel Md.nün 1535 sayılı genelgesinin 10. Maddesinin B fıkrasının iptali için Kordon Soroptimist Kulübü Kadın Hakları Komisyonu başlığı altındaki proje başlatıldı. Toplanan 1200 imza o dönemin kadından sorumlu Bakanımız Sayın Murat Başeskioğlu’na bizzat proje sorumlusu yetkilisi olarak kendi elimle teslim ettim.

Bilahare Ankarada toplanan CEDAV Kadın ayrımcılığı çalıştayında bizzat bakanlıktan adıma gelmiş “SSK’nın meme protezinin lüks saydığı gerekçesiyle ücretin ödenemeyeceği” hakkındaki yazı kayıtlara geçti. Çalıştayın 2. gününde bana dernek bazında imza toplamam için izin verildi.

Bu konuda 330 derneği temsilen yaptığım konuşmamı kadınlarımız ve tüm katılımcılar ağlamakla karışık bir halde ayakta alkışladılar.

Topladığım 330 dernek bazındaki imzaları 2. kez tekrar sayın Bakana teslim ettim. Bunun akabinde 2004 yılında kanun değişikliği gerçekleşerek SSK lı, Emekli sandığı ve Bağkur’lu meme kanseri olan tüm kadınlarımıza meme protezi ödenmesi hakkı tanındı.

İzmir’de bu projeye imza veren STK dan bazı kadınlarımız “Bu imzayı atarken bir gün bana da lazım olabileceğini hiç düşünmemiştim” ifadesini kullanarak ileriki günlerde aslında bunun ne kadar da önemli olduğunu açıkça ortaya koymuşlardır.

Amaç hedefini bulunca benim Ankara’daki konuşmamı dinleyen Ege Üniversitesi Prof. Dr Alev Dramalı Hocam ile birlikte 2. kez meme kanserine yakalanmam sebebiyle tekrar ameliyat olduğum bu dönemde meme kanserli hasta ve yakınları için hak temelli hasta derneğimizi kurma çalışmalarımıza başladık.

Kuruluş öncesi Ankarada Cedaw’ın toplantısındaki çalıştayda o dönem İstanbul’da kurulan İstanbul Kadın Kütüphane yetkilisi meme protezi konusundaki çalışmaların, kütüphanede olması gerektiğini söyledi. Kuruluşu bu çalışma ile başlayan bilahare Memekander’in kuruluşu hakkındaki belgeler dosya ile 2006 yılında tarafımdan Kadın Kütüphanesine verilmiş orada kayıt düşülmüştür.

Derneğin kuruluş sekretaryasını onlar yaptılar. Böylece Derneğimiz 27-05-2005 yılında kuruldu.

Kurucu Başkan olarak 2005-2007 2016-2020’nin Ocak ayına kadar Başkanlığa devam ettim. Doç. Dr Şenay Kaymakçı ve Katip Çelebi Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğretim üyesi Gülay Oyur Çevik geçmiş dönem başkanlarımızdandır. 9 Eylül Üniversitesi Patoloji Bölümünde meme üzerinde uzmanlaşmıştır.

Prof. Dr Tulay Canda hocamız benim dönemimde Başkan yardımcısı olarak görev aldı.

Şimdiki dönemde İzmir Kadın Kuruluşları Birliği yönetim kurulunda seçimle derneğimizi mükemmel olarak temsil etmesinden de onur duyuyoruz.

Son dönemde tekrar 3. kez meme kanserine yakalandım ve Amazon olarak mücadelem tekrar başladı.

2020 Ocak ayında 8. Genel kurulda Başkanlık görevimi Sn Prof.Dr Ayfer Haydaroğlu Hocama devrettim.

Son dönem Başkanımız Ege Üniversitesi Onkoloji Radyasyon bölüm başkanı aynı zamanda Ege Üniversitesi‘nde Kanser Merkez müdürlüğü görevini 25 sene yürütmüş olan Prof. Dr. Ayfer Haydaroglu an itibariyle MEMEKANDER Yönetim Kurul Başkanıdır.

Ayrıca ONKOMER de görevine başarıyla devam etmektedir,

Şükranlarımızla…

2008 de genel kurul kararı ile bana Memekander Onursal Başkanlığı verilmiştir.

Yaşamımın en büyük ödülü … Daima hizmette bulunmak bana çok iyi geliyor yaşamım süresince, elverdiğince çalışmaya devam edeceğim.

Çiğdem Beşkardeş

MEMEKANDER
KURUCU VE ONURSAL BAŞKANI

ÇARPICI PAYLAŞIM

Bundan 9 yıl önce meme kanserine yakalanan ve gördüğü tedavinin ardından sağlığına kavuşan oyuncu
Deniz Uğur, sosyal medya hesabından çarpıcı bir paylaşım yaptı.
HAYAT DAHA ANLAMLI VE GÜZEL OLUYOR
Tüm dünyanın şu anda geçmekte olduğu zor döneme gönderme yapan 49 yaşındaki üç çocuk annesi
Uğur, yaşanan tüm zorlukların gelip geçici olduğunun altını çizdi. Tedavisinin sona erdiği dönemde iki
çocuğuyla çekilen bir fotoğrafını paylaşan Deniz Uğur paylaşımına “Dünya hayatında herhangi bir
rahatsızlığın içinden geçenleriniz varsa bilin ki, kaybettiğinizi sandığınız her şeyi geri kazanıyorsunuz ve
sonra hayat daha anlamlı, daha güzel oluyor” satırlarıyla başladı.
BAŞKALARINI ÇOK ZORLAYAN DURUMLARDAN ETKİLENMİYORSUNUZ
Sonra da şöyle sürdürdü: “Başkalarını çok zorlayan durumlardan etkilenmiyorsunuz çünkü her şeyin
geçeceğini, o sırada ne oluyorsa sizin gelişmeniz ve hayatın daha iyiye, daha güzele evrilmesi için
olduğunu biliyorsunuz. Hayat durmadan dönüşüyor. Egonun algıladığı haz dış koşullara bağlı ve geçici,
ruhun algıladığı mutluluk öze dayalı ve kalıcı. Evrenin yaratılış sebebi, varlığın yokluğa tercih edilme
nedeni sevgidir ve “olan güzeldir”.

NE GÜZEL KAFAM VARMIŞ

Tanınmış oyuncu Fatma Karanfil hastalığını öğrendiği an itibariyle yaşadığı duyguları tüm samimiyetle
bizimle paylaştı. İşte Fatma Karanfil’in duygu yüklü mektubu.Eğer 39 yaşımda mamografi
çektirmeseydim 46 yaşımda çekilen ikinci mamografimde görülen 1 cm 2 mm’lik tümör doktorlarımı belki
bu kadar telaşlandırmazdı. En fazla 6 ay sonra tekrar kontrol isterdi çünkü 7 mm’lik tümörün 7 senede
1.2 büyüme gösterdiğini bilemezdik ve ben mememi kaybederdim… İşte erken teşhis dediğimiz bu.
Korkup kaçmak, ertelemek, ‘Aklıma kötü şeyler sokmayın’ demek yaşam kalitenizi bozmaya, daha ağır
tedavi görmeye, uzuv kaybetmeye, cinsel yaşamdan kopmaya ve hayata ‘hasta kadın’ olarak devam
etmeye neden oluyor. Psikolojik baskılar ise çabası…
1 hafta kimseye söylemeden doktorumun arkasından ağlayarak yürüdüm. Bütün bedenim kanser
kontrolüne girdi. 16 yaşımdan beri oyuncuyum, neredeyse 100 filmde oynadım, tırnağıma varıncaya
kadar görüntülendim. Uzay aracı gibi aletlere girince ‘Fatma şimdi de bütün içinin filmi çekiliyor’ dedim.
Kanser sadece mememdeydi, rahme sıçramamıştı. Doktorum dosyamı verdi ‘Ya yarın 8’de gel, 3.5 cm
açıp tümörü çıkarayım bakalım kaç numaraymış ya da sen bilirsin’ dedi.
Eve döndüğümde kuzenim Fezal koştu geldi. Ailemde bulunan doktorlarla ve birkaç kanserli hanımla
konuştu. Sabah kalktım, duşumu aldım ve Fezal’e ‘Kalk gidelim ameliyata’ dedim. Ameliyatım 4 saat
kadar sürdü, kolum 3.5 cm açıldı ve tümör alındı. Kolumdan 13 lenf alındı ve temizlendim ama çıkan
tümör çok kötüydü o başka. Aile büyüklerimize ben uyandıktan sora haber verildi. Kimse yanımda
ağlamadı, kimse ‘Ah kadersiz yavrum’ demedi. Evimi taze meyveler ve yemeklerle donattılar. 1 hafta
sonra eve çıktığımda ev aşhane gibiydi.
Yalnız kalmak istedim, gittiler. Sabah uyandım, aynaya baktım, Gözünden ateş çıkıyor, ayakların yere
çivi gibi basıyor ‘Sen mi öleceksin Fatma? Kanser senden korksun’ dedim ve kuaföre gittim saçımı erkek
gibi kestirip kelliğe ilk adımı attım. İşte kanser şokunu/korkusunu böyle bitirdim içimde. O gün bu gün
bitti.
Kemoterapi ve radyoterapi beni tabii ki yordu. Kaldırımlara yığılsam da kendim gittim, kendim döndüm.
Kel kafalı, ağzı maskeli kadın çevremi üzdü ama beni etkilemedi. ‘Vay be ne güzel kafam varmış, bunu
başka nasıl görürdüm?’ dedim.
Bir gün simsiyah giyindim, siyah makyaj yaptım, siyah ruj sürdüm. Kafa kel tabii. Taksim’den Tünel’e
kadar yürüdüm. Serde oyunculuk var ya, herkes beni rockçı zannetti galiba, gülerek baktılar. Gitar çalan
gençler ıslık çaldılar. Çok ama çok özel bir gündü hayatımda.
Tedavim bitti ve ömür boyu kontrollerle barışık, ipek gibi saçlı, biraz kilolu, 47 yaşında menopoza girmiş,
akıllı, hayata ve yaşayacaklarına hazır, geçmişe dönmemeye hatta düne bile dönmemeye, gelecek için
kaygı duymamaya söz vermiş bir kadın çıktı ortaya. O kadın bu gün 60 yaşında bir genç kız. Çocuk
kalpli, neşeli. ‘Keşke böyle öğrenmeseydim’ demedim hiç, ‘Demek ki böyle öğrenecekmişim, önemli olan
bu farkındalık’ dedim. Doktorlarım, ‘Hayatta en çok sevdiğiniz eylemi -oyunculuğu- terk etmişsiniz, sizi
asıl ilacınız o. Sizi seyircileriniz özledi’ dediler. Düşündüm, bende seyircilerimi ve o hesapsız sevgiyi
özlemiştim. Önce Osman Yağmurdereli sonra Birol Güven kocaman açtılar kollarını bana, bakın hala
sarılıyor. Ailemde bütün kadınlar kontrole girdiler, her zamanki gibi ilk ve tekim ailede. Gençleri 20’li
yaşlarda ultrasonagrafiye sokuyoruz önce, elimizde mukayese için bilgi olsun diye.
Bu hikayede ‘Neden ben, neden sen?’ diye bir soru olmamalı. Çok daha kötü ve çaresiz hastalıklar var.
Eskiden kanserden korkulurdu çünkü çaresi yoktu, şimdi var ve korkmaya sebep yok. Karşıdan karşıya
geçerken daha çok korkmalıyız bence. Nedir bu ‘zavallı ben’ler böyle. Kendimize gelelim ve düşünelim,
doğanın en mükemmeliyiz. Bizim içimizden insan çıkıyor, güzel bebekler… Eh, birazda aksaklıklar
olabilir.
Bırakın alışverişi falan. Önce sağlam bir sağlık sigortanız olmalı -benim sağlık sigortam olmasaydı evimi
satmak zorunda kalırdım, işte felaket üstüne felaket- sonra yıllık kontrollerinizi yaptırmanız geliyor.”
KAYNAK:Yeni Anne dergisi

SAĞLIK NEFERİ ECZACIYIM

2000-2003 yıllarında Karşıyaka Soroptimist Kulübü’nde Sağlık Komisyonu’nda idim.
Prof. Dr. Tülay Canda ve Dr. Canan Arıtman ile, meme kanserine dikkat çekmek için, çalışmalar yaptık,
konferanslar verdik.
10 sene sonra benim başıma geleceği aklımın ucundan bile geçmiyor iken, 2013 yılının Aralık ayında
meme kanserinden ameliyat oldum ama hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadım, hayata küsmedim sadece
savaştım.
Şanslıydım 2. Evredeydim. Ameliyat sonrası eşim Gülemre Aybars’ın(eşimle isimlerimiz
aynı)çocuklarımın desteğini hep yanımda hissettim. Kanserle savaşmama güç ve moral oldular. Patalojik
bulgum için Doç.Dr.Latife Doğanay Çağlayan’a, doktorlarıma minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Şu anda ilaç kullanımım, tetkik ve kontrollerim devam ediyor. Bununla beraber sağlıklı besleniyorum,
hareketli yaşamaya özen gösteriyorum ve ruhumu hep olumlu insanlarla beraber olarak
güzelleştiriyorum. Olumsuzluklara karşı hep yapıcı, pozitif ve güler yüzlü mücadele veriyorum.
Memekander Başkan’ım Ayfer Hanım’a kontrollerimizin neticelenmesinde yardımcı olduğu anlık
telaşlarımda beni rahatlattığı için can’ı gönülden teşekkürlerimi iletiyorum.
Memekander olarak birlikte güzel bir aile olduk. El ele ve umutla, kansere “Güle Güle” devam edeceğiz.
Birlikte paylaşarak, birçok zorluğu aşacağımıza inancım tamdır.
Tüm kader arkadaşlarıma güç diliyorum. Umudunuz, inancınız daim olsun.
ECZACI GÜLEMRE AYBARS

KANSERLE DANS..

Merhaba ben Kanserle Dans Derneği Başkan Yardımcısı Güzin Yıldırım
Meme Kanserinde kendi yaşadıklarım, öğrendiklerim ve tecrübelerim.
Kanserle tanışmam Aralık 2012 de kendi kendime yaptığım elle meme kontrolünde sol memem de bir
sertlik fark etmemle başladı.
Gerekli kontrol ve tetkikler sonucunda 3 evrede Meme CA olduğum anlaşıldı.Ameliyat günüm 4 Şubat
2013.. Ve ardından gelen zorlu, yorucu ve oldukça endişeli günler.21 kür kemoterapi ışın tedavisi tüm
yan etkileri.Ve vücudundan eksilen rahimin dahil bir çok organlarından.. Hayatının bir anda değişmesi
bedenen ve ruhen alt üst oluşu.Anneliğinin elinden gidişi,yaptığın bütün planların bir anda
değişmesi.Saçlarının iki defa dökülmesinden elinden giden tüm hayallerinin yıkılmasından.Yıllardır
çalıştığın işini bırakmak zorunda kalırsın…vs vs… .O onkoloji koridorlarında,her kemoterapide gördüklerin
yaşadıkların sana bir nevi hayatı öğretir : Anlarsın kanser olduğunu . Ve senin için en önemli şeyin
Sağlığının gidişini. O zaman anlarsın ”ÖNCE SAĞLIK” demeyi ….Acılarını kendi başına sardığın da,
yaşadıklarını kabullenirken düşe kalka ayağa kalktığın da büyürsün. Ve esas o zaman öğrenirsin
kanserden çıkış yolunu bulmayı…
Durursun bir Silkelenirsin öyle bi silkelenirsin ki …
Ne yapıyorum ben tek benim başıma gelmedi bunlar dersin.Neden ben demedim. Çünkü hayat insana
ister istemez sürprizler sunabiliyor. İsteseniz de istemeseniz de belli tecrübeler öğretiyor. Ve ben bu
tecrübelerin çoğunu yaşadım. “Bu hastalıklada ille de savaşırım ALLAH’ın izniyle” dedim.
Bana dışarıdan bakıldığında beni birçok arkadaşım makina zanneder. Hasta olduğumu
unuturlar,inanmazlar. Ama bende insanım duygularım var. Dışarıya pek yansıtmasam da bu hastalık
benden de sağlığımı hayallerimi, bedenim dahil çok şeyimi aldı götürdü. 😞 Yani bende herkes gibi bu
dönemde zorluk çektim çekiyorum.Her kontrollerdeki sıkıntılı bekleyiş sıkıntı ayrı bir stres yapar belli
etmesen de korkarsın her seferinde.
Tedavim devam ederken.Bir çok şeyi yapmadım ,bunların en başında; Hastalığımı kimse ile
karşılaştırmadım.Beni yanıltmasın diye İnternetten hastalığımla ilgili bir şey araştırmadım okumadım.Yani
bu dönemde kafamı hiç karıştırmadım.,CA evrelerimi kimse ile yarıştırmadım.Sen hasta olunca herkes
kendini doktor zanneder. Ben onları dinlemedim.Yalnızca bu hastalığı yaşayanların tecrübelerinden
faydalandım. Doktorlarıma danıştım doktorlarımın söylemediği ve onaylamadığı hiç bir şeyi
yapmadım.Özellikle kemoterapi döneminde o otu ye, bu suyu iç diyenleri hiç kaide almadım.Sizlerde
yapmayın bence.Her hastanın (kanser dahil) bütün hastalıkların seyri ve tedavisi farklıdır..Her hastalıkta
ve sorunda doktorlarımıza danışalım.
Bu dönemde ve öncesinden her daim her zaman yanımda olan.”Senin başına gelen benim başıma
gelmiştir” diyen canım eşim. Tüm ailem ve can dostlarım arkadaşlarım hep yanımda hep destek oldular
.Toparlandım araştırdım.Kanserle Dans Derneğine gönüllü olarak girdim. Burada öyle dostlar edindim
ki.Kan bağı değil can bağını gördüm .Bir çok arkadaşım can dostum kardeşlerim oldu.Ama bir o kadarda
canlarımızı kaybettik.(Aramızdan ayrılan kaybettiğimiz bütün dostlarımızda Allah rahmet
eylesin.Mekanlar cennet olsun.)
Biz birbirimize öyle bir kenetlendik ki .Bu alanda çalışan birçok sivil toplum kuruluşları gibi bizlerde
elimizden geldiğince KANSER farkındalığı için ekip halinde çalışmalara başladık.
Dahada devam ediyoruz, edeceğiz. Sizlerde hasta olmasınız bile. Yalnız kanser değil, bütün hastalıklarla
ilgili sivil toplum kuruluşlarına katılıp veya bireysel farkındalık ve destek (o kadar çok yapılan ve
yapılacak var ki ) için bir şeyler yapabilir gönüllü olabilirsiniz. Hatta farklı uğraşılar edine bilirsiniz .Ben
İzmir Ege Orman Vakfı Tsm Korosu na katıldım Aynı zamanda da koroda koristim .Ege orman Vakfı
gönüllüsü oldum . Buradan ne bir resmini ve durumunu göremeyeceğiniz .Çeşitli hastanelerde ayrı bir
gönüllülük yapıyor ve birçok Farklı STK lara katılıp gönüllü olarak devam ediyorum. Bu sayede yeni
dostlar abilerim ablalarım oldu ve en önemlisi hastalık dönemi ve sonrasında moral bulup hayata farklı
açılardan bakmayı. Hastalığımın şimdilik diğer işlerimi etkilemediğini öğrendim.
Ve bu hastalık bana ;
Önce sağlık demeyi öğretti. Çünkü insanın başına gelmeyince önemini anlamıyor. Sağlıklı olursak her
şey bir şekilde oluyor. Açıkçası geriye dönüp bakmıyorum. Anımı iyi şekilde sevdiklerimle yaşamayı
öğrendim.Günü gününde yaşıyorum.
Lütfen Sizlerde vücudunuzdaki değişikliklerin farkına varın.Tüm kontrollerinizi elinizden geldiğince
yaptırın .Kısacası sağlımızı ihmal edip benim başıma gelmez demeyelim.
Yalnız belli günlerde değil. Her zaman SAĞLIĞIMIZIN FARKINDA OLALIM…
Allah nerede hasta varsa tez zamanda şifalar versin.
Sağlık ve sevgi ile iyi günler dilerim.
Güzin YILDIRIM

DOKTORDAN KORKMAYIN..

Ünlü Modacı Vural Gökçaylı’nın güzel ve zarif eşi Meral Gökçaylı ile Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı’na
özel olarak yaptığımız röportajda hastalık döneminden bu güne kadar yaşadıklarını paylaştı. Eşi Vural
Gökçaylı’nın desteği, estetik kaygıları ve tüm aklından geçen düşünceler ile işte, Meral Hanım’ın
yaşadığı süreç…
Meme kanseri konusunda bilinçli bir kadın mıydınız? Yani elle muayenenizi ve gerekli takipleri yapıyor
muydunuz?
Çok bilinçliydim. Fibrokistik bir meme dokusuna sahip olduğumu öğrendim ve bana altı ayda bir kontrol
edilmem gerektiği tavsiye edildi. Yirmi yıl boyunca hiç aksatmadan altı ayda bir elle kontrol, yılda bir kez
de ultrason ve mamografi yaptırdım.
Aile geçmişinizde meme kanseri yaşamış kimse var mıydı?
Evet. Annem çok erken tanı sayesinde hastalığını atlatmıştı. Fakat maalesef teyzem geç kaldığı için
kurtarılamadı.
Hastalığınızı ne zaman ve nasıl öğrendiğiniz? O an neler hissettiniz?
2003 yılında bir ultrason kontrolünde küçük bir kitle tespit edildi ve üç ay sonra tekrar kontrol edilmem
önerildi. Bir defile öncesiydi, elimle muayene ettiğimde kitlenin büyüdüğünü fark ettim ve daha üç ay
dolmamasına rağmen ultrason randevusu aldım. Kontrol sonrası biyopsi yaptırmam gerektiğini öğrendim.
Defileye bir hafta vardı. Vural, “Defileyi atlatalım, sonra yaptır” dedi ama onu dinlemedim ve biyopsi
yaptırdım. Defileden iki gün önce acı haberi aldım. Perişan olmuştum, hemen telefonla Vural’ı aradım.
On dakika içinde yanımdaydı, bana moral verdi. Çok erken tanı olduğu için birlikte bu işin altından
kalkacağımızı söyledi. Ondan aldığım destek, bütün tedavilerim sürerken bana çok büyük moral
olmuştur.
Sizin kadar alımlı ve güzelliği ile örnek gösterilen bir kadın ameliyat sonrası neler yaşadı?
Çok şanslıydım, çok iyi doktorlarım oldu. Rahmetli Sevgi Gönül aracılığı ile Dr. Meral Demirel ile tanıştım.
O kadar hoş ve bakımlıydı ki, benim estetik kaygılarımı anlayacağını düşündüm ve konuştuğu zaman
haklı olduğunu gördüm. Son derece rahatlamıştık. Vural ameliyatımı yapmasını kendisinden rica etti ve
hemen defile sonrasına randevu aldık. İstanbul ve Ankara defilelerinden sonra ameliyatımı oldum. Sayın
Rahmi Koç beyefendi, Amerikan Hastanesi’nde odasını bana tahsisi etti ve yakından ilgilendi.
Kendilerine her zaman minnettarım. Ameliyat sonrası Meral Hanım’ın tavsiyesi işe Onkolog Dr. Sualp
Tansan ile tanıştık, sekiz seanslık bir kemoterapi tedavisi görmem gerekiyordu. Gene estetik kaygılar baş
gösterdi. Saçlarım, kirpiklerim dökülecekti. O zamanlar saçlarım çok uzundu. İlk iş güzel bir peruk aldık,
sonra saçlarımı kısacık kestirip peruğu taktım. Herkes saç modelimi değiştirdiğimi zannetti. Kirpiklerim
dökülünce çok ağladım, çözüm Vural’dan geldi. Kirpiklerim uzayana kadar takma kirpik taktık.
Nasıl yendiniz bu hastalığı?
Moral. Moral. Moral… Ve tabii ki erken tanı.
Bu hastalığı yaşayan ve neredeyse yaşamdan kopma noktasına gelen kadınlar var. Siz yaşama sıkı
sıkıya bağlı ve güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir kadın olarak neler öneriyorsunuz?
Kendilerini asla ben hastayım diye şartlamamak, sosyal hayata ellerinden geldiğince devam etmek,
bakımlı olmaya devam etmek, özellikle meme kanserinde kilo almamaya gayret göstermek. Ben kendi
uzun bir grip geçiriyorum diye şartlandırdım. Radyoterapi seanslarında, solaryum aletine giriyorum diye
kendimle dalga geçiyordum.
Hastanın çevresindeki insanlara önerileriniz neler?
Özellikle eşler için zorlu bir dönem. Eşlere tavsiyem; son derece şefkatli bir tutum sergilemeleri ve hasta
muamelesi yapmamaları, estetik yönden çok anlayışlı davranmaları. Vural hastalığım süresince bana
dünyanın en güzel kadını benmişim gibi davrandı. “Her kadında iki meme var, sen böyle daha seksi
oldun” demişti.
Bu hastalık hayatınızdan neler aldı ve size neler verdi?
Bu hastalık benden kadınlığımın en önemli iki organı aldı. (Tedavilerden sonra öbür memem de alındı.)
Neyse ki imdadıma estetik mucize yetişti ve organlarım geri geldi. Verdikleri ise çok fazla. Hayata bakış
açım değişti. Çok daha iyimser oldum. Her şeyi kendime dert etmemeye çalışıyorum. Yaşadığım her
anın tadını çıkarmaya bakıyorum. Bu hastalığa yakalanan her kadına elimden geleni yapmaya hazırım.
Bana ulaşmak isteyenler iş yerimize telefon edip numaramı alabilirler.
Şu an hayatınız nasıl gidiyor?
Sekiz senem bitti. Hala altı ayda bir kontrollerim devam ediyor. Bol bol spor yapıyorum, beslenmeme
dikkat ediyorum, iş hayatım ve sosyal yaşantım sürüyor.
Okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Doktordan korkmayın, kontrollerinizi aksatmayın, unutmayın erken tanı çok önemli. Ne kadar çabuk
davranırlarsa yaşama şansı yükselir. Ben bu hastalıktan ölmeyeceğimi biliyordum, sadece estetikti beni
üzen. Ama artık o da sorun değil. Amerika’da kanser riski olan kadınlar meme ve rahimlerini aldırıp
silikonlu memelerle ikinci baharlarını yaşıyorlar. Bir önemli nokta da sağlık sigortası. Herkesin mutlaka
sağlık sigortası olmalı.
Hazırlayan: Pınar Eslek

UMUDUMUZ HİÇ EKSİLMESİN…

2005 yılında 55 yaşında tanıştım, bu KANSER denilen arkadaşla.
Neden hala regl oluyorum diye gittiğim hekimin,
benden istediği ultrason da çıktı bu hastalık..
Yönlendirdiği meme cerrahının yaptığı iğne biyopsisi sonucu “Meme Ca” tanısı kesinleşti.
Sonucu görmemi engellemeye çalışan eşimin elinden aldığım sonucu görünce “seni burada
bırakıyorum kanser” diyerek tedavi sürecim başlamış oldu..
Ameliyat, kemoterapi, ışın tedavisi ve ardından 10 yıllık medical tedavi sonunda
ben sadece NÖROPATİ’yi miras kabul ederek onu kendimden uzaklaştırdım
İnanç,güç ve azmimiz hiç eksilmesin..
Şimdi “kanser” sözünden etkilenmeyen bir kişi olarak evlatlarımla
mutlu hayatımı idame ettiriyorum… Sevgiler…

MERİÇ GEDİK

KARNIMDAKİ İKİZ BEBEKLERIMLE BERABER KANSERE KARŞI ÜÇ KİŞİ KAFA TUTTUK VE ONU YENDİK…


Merhaba ben Meryem Avcılar 2014 yılında hayatım normal bir şekilde devam ederken bir pazar günü
oğlumu uyutuyordum. Oğlum saçlarımla oynayarak uyumayı çok seviyordu onun yanında uzanmışken o
sırada kolum kaldırırken göğsümde bir sertlik geldi elime ve o adan itibaren hayatım
değişti.Bulunduğum semtte devlet Hastanesine gittim orada yapılan ilk tetkikler ve doktorumun bana
korkulacak bişey değil her kadında oluyor iyi düşünelim derken doktorun yüzüme bakmadığını
görmüştüm .Daha sonra doktor, ama ihmale gelmez diye ekledi… Bende Ege Üniversitesi Hastanesi’ne
başvurdum orda ilk yapılan tetkikleri gören doktor direk kötü bu dedi.. Ben nasıl yani deyince kansersin
üzülme dedi. Ben bir an bir şok yaşadım sonra aklıma gelen ilk şey oğlum oldu
Bensiz ne yapardı .Bana bişey olsa kimsesiz kalırdı diye çok endişelendim
Tetkikler biyopsiler ameliyatlar ardı ardına yapıldı .İlk zamanlar çok korktum karamsarlık
içindeydim.Zamanla benden cok daha kötü durumda olanları görünce hem onlara üzüldüm hem
şükrettim. Ben pes edersem bu hastalığa yenilirsem benim bebeğim ne yapardı ve onun için direndim ve
hiç korkmadım kemoterapi aldim çok zor günler geçirdim ama hiçbir zaman yaşama sevincimi
yitirmedim.Kanser değil ben güçlüyüm dedim, ben sana yenilmeyeceğim ben seni yeneceğim
göreceksiniz diye hep bunları söyledim
Böyle düşündüm ve kazandım.Ama sevincim kısa sürdü 1 sene sonra tekrar diğer göğsümde rutin
kontrollerde bir kitle daha çıktı.
Yani ikinci kez aynı şeyleri bir bir yaşadım. Bu sefer de ameliyata girmek için hastaneye yattım tahlillerim
yapıldı ve hamile olduğumu öğrendim. Oysa bana bir daha bebeğim olamayacağını söylemişti doktorlar
Bir mucizeydi ve ben hamileydim, oğlumun kardeşi olacaktı.Bunu öğrendiğimde
sevinemedim bile kararsızlık çaresizlik içinde ne yapacagımı bilemez haldeydim. Gerçekten çok zordu.
Ben kanserim bebek nasıl olacak diye bütün doktorlarla konuştum, bana önce doğurabilirsin dediler
sonra da doğurma dediler Bu arada bebeklerimin ikiz olduklarını öğrenmiştim, bir şok daha yaşadım
evet bu da ayrı bir mucizeydi … Allah’ım sen ne büyüksün dedim kararım netleşti doğuracaktım. Bu sefer
bebeklerime ve oğluma bağlandım. Üç kişi savaştık biz kanserle.. Benimle birlikte bebeklerim de
savaştı. Yorulduğumu hissettiğim an bebeklerim kendi hatırlatıyordu yorulmak yok, bizim için diren,
savaş diyorlardı hep bana ..Biz birlikte ameliyat olduk, birlikte kemoterapi aldık. Üstelik onlar bunlara
daha karnımdayken kafa tuttular. Ben pes eder miyim hiç. Yaşama sebebim oldular.hayatı seviyorsan
inanırsın.. Umudunu yitirmeden, mutsuzluğa düşmeden hiç durmadan savaşacaksınız çünkü hayat
bittiği dediğin yerden başlıyor Hayat çok güzel, hayatta karşına zorluklar çıkıyor o zorluklara kafa
tutacaksın sonuna kadar savaşacaksın yenilmeyeceksin benim hikayem bu kısa olanı aslında daha çok
anılarım var iyi kötü ama hepsi bana bir seyler kattı kanser bana sabırlı ,olmayı savaşmayı, güçlü olmayı
,pes etmemeyi , hayatta iyi insanların olduğunu öğretti . Ben 6 sene içinde iki kez yakalandım ama
ikisinde de galip geldim. Ben her zaman olduğu ve olacağı gibi kanserden korkmuyorum, benim
arkamda ailem var, beni seven dostlarım var, en önemlisi benim hayat sevincim var unutmayın hayat
bitti dediğin yerden başlıyor, korkmayın umudunuzu yitirmeyin, sağlıkla kalın hoşça kalın…

Meryem Avcılar

KÜÇÜK BİR ŞEYİN HİKAYESİ

6 yaşımda iken annem ve anne annemin bir aile yakınımız için göğsü alınmış çok ağrısı varmış diye
üzüldüklerine tanık olmuş ve bir süre sonra ölümünü bende duymuştum. Yani nerdeyse 60 yıl önce. Bir
süre sonra bir ilkokul öğretmenimiz ve yıllarca duyduğum bütün vakalar benden çok uzak olduğunu
düşünmeme rağmen çok yakın bir zamana kadar pek çok ölüm. Ben sanki hep böyle bir son olduğunu
düşünürdüm.
2011 yılında, önceki yıllarda çok değerli bir Jinekolog hocamın bunlar hiçbir zaman kansere dönüşmez
dediği sol mememde, 4.5 cm tümörle tanıştım. Arada 3 yıl elde olmayan nedenlerle mamografi
yaptıramamıştım. Ne ara büyümüştü bu meret.
Ama asıl mesaj; 3. yıl sonunda nasıl doktora gittim. Bir arkadaşımın ablasının memesinden dışa vuran
bir akıntı olduğunu ve lenfoma tanısı konduğunu öğrendim. Birkaç gün sonra çok farklı çevreden bir
arkadaşım benzer belirtiden bahsetti ve aman hemen doktor dedim ona. Neyse onun hiçbir şeyi
çıkmazken ablamızda bugün çok sağlıklı.
Bu arada benim küçük şeyler de soldan soldan sızlıyor. Banyoda ovalarken kemik gibi sertlik ve
diğerinde yok. Koşa koşa mamografi, hala sıra vermiyorlar. Ama ağrım var deyince içeri aldılar ve sonra
sanki kıyamet koptu.
Daha sonra hayatımdaki bütün tecrübeli insanlar ve beni sevenlerle bir süreç başladı. Bunlardan biri yan
apartman komşum simdi rahmetli Mustafa Sümer ağabeyim. Bir yaz akşamı aşağıdan zili çaldı, hazırlan
seni biri ile tanıştıracağım. Kendisi yeğenim ve bu işlerin piridir. Ve çok sevgili Çiğdem Beşkardeş le o
akşam Güzelyalı da bir kafede tanıştım.
Ben arkadaşlarıma yol göstereyim derken, demek ki yukarılardan bana tam zamanında öğle güzel
mesajlar gelmiş ki 3 ay daha beklesem çok geç olabilirdi diye düşünürüm ve şükrederim.
Sonuç: sol meme total mastektomi, kemoterapi, radyoterapi, 2 yıl sonra cerrahımın bana izin verdiği
rekonstrüksiyon ve sevgili dövmelerim. Yani bütün asla dediklerim. Annemin beni üzmemek için yada
utandığı küçük bir sorun dediği durum geldi ve geçti.

Semra Kostak

KANSERLE MÜCADELE EDERKEN BİR ÇOK MEME KANSERLİ KADINA UMUT OLDU.. .

Bir Umut ve Moral Hikayesi: Ünlü Oyuncu Vahide Perçin Kanser Olduğunu Nasıl Öğrendi, Hastalığı Nasıl
Atlattı?
Hatırlarsanız 2011 yılında ünlü oyuncu Vahide Perçin meme kanserine yakalanmıştı. Hatta o dönem
Vahide Gördüm olarak biliyorduk onu. Çünkü kanser olduğu dönemin başlarında henüz eski eşi Altan
Gördüm ile beraberdi. 2013 yılında yaşanan ayrılık sonrası ünlü oyuncu kendi soyadı olan Perçin’i
kullanmaya başladı.
Hastalığıyla canla başla savaşan Vahide Perçin kanserle mücadele eden birçok kadına moral oldu. İşte
güçlü oyuncunun hastalık süresince yaşadıkları ve umut veren hikayesi…
Göğsünde bulunan kist sonucu kanser olduğu ortaya çıktı
Vahide Perçin’in 2011 yılında yaptırdığı rutin check-up sırasında göğsünde bir kist tespit edildi. Fulya’daki
bir özel hastanede muayene olan ünlü oyuncunun doktoru kisti fark edince kötü huylu olmasından
şüphelenip biyopsi yapmaya karar verdi. O dönem Adını Feriha Koydum dizisinde başrol oynayan
Vahide Perçin için sıkıntılı bekleyiş o biyopsi ile başladı.
Önce eşi öğrendi
Biyopsi sonucunu alan doktorlar o dönem eşi olan Altan Gördüm’e durumu açıkladıktan sonra kötü
haberi ünlü oyuncuya da verdiler. Sonrasında Altan Gördüm basın mensuplarına eşinin durumundan
bahsedip rol aldığı dizi ve çekimleri devam eden Ayhan Hanım filmine ara vermek zorunda olduğunu
söylemişti.
Kemoterapi süreci boyunca hep göz önündeydi
Tedavi sürecinde gözlerden uzak olmak yerine göz önünde bulunmayı tercih eden ünlü oyuncunun bu
kararının arkasında hastalıkla savaşan kadınlara ilham olmak vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse
Vahide Perçin istediğini yapmayı başardı. Onun tedavi sürecindeki güçlü ve azimli duruşu kanserle
mücadele eden herkese örnek oldu.
O güzelim saçlarını kazıttığında hepimizin içi burkulmuştu
Vahide Perçin’i ilk olarak Bir İstanbul Masalı’nda tanıdık. Sonrasında birçok farklı yapımda karşımıza
çıkan ünlü oyuncuyu hep o uzun ve bal köpüğü rengi saçlarıyla gördük. Ama maalesef kemoterapi bu
güzel saçları o güzel kadından aldı. Dökülen saçlarını kazıtan ve güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen
Vahide Perçin bu yönüyle de herkese örnek oldu.
Kanseri yendiğini ise 2012 yılında bu sözlerle duyurmuştu
“28 Şubat itibariyle kemoterapi sürecimin sonuna geldim. Deldi geçti, ama geçti. Geçtiğimiz 6 ayda
Türkiye’nin her yerinden bana şifasını, duasını ve şefkatini gönderen herkese çok teşekkür ederim.
Önlerinde saygı ve minnetle eğilirim. Hoş bulduk…”
“Yeni bir hayat olarak görüyorum”
Kanseri yendikten sonraki dönemi yeni bir hayat şansı olarak gördüğünü dile getirmişti. Hayatı kendisine
sunulan bir hediye olarak değerlendirmeye başladığını söyleyen oyuncunun tek amacı, kendi gibi oyuncu
olan güzel kızı Alize Gördüm’e iyi bir gelecek bırakmak.